Mehmet Akif Ersoy'a Sorulduğunda
Allâha dayan, sa'ye sarıl, hikmete râm olŞeklinde cevap verir. Peki nedir bu sözlerin manası tarihimizde ki yeri?
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol
1) Allah'a dayan ( Güven)
“Bir kere de azmettin mi, artık Allah’a dayan…” (Âl-i İmrân-159)
İstinadımız AB, ABD, Rusya, Çin vs. değil, kendini yarı tanrı olarak gören medya ve şirket patronları değil, bu milletin değerlerinden uzak, millî ve manevî hasletlerimizden nasibdar olmayan nursuz aydın kitlesi değildir.
İstinadımız Allah “Azze ve Celle”dir.
İstinadımız Şanlı Peygamberimiz -aleyhisselatu vesselam- Efendimizdir.
2- SA’YE SARIL
Sa’y… Tarihte medeniyetimizin temelini teşkil eden ve bugün bize unutturulan kelimelerimizden, prensiplerimizden bir tanesi…
Lügatte çalışma, gayret sarf etme, çabalama manasına gelen bu ulvî kelimeyi hatırlayıp hayatımızın ana ilkesi hâline getirdiğimizde medeniyet güneşimizin yeniden doğduğunu müşahede edeceğiz.
“Şehâmet dini, gayret dini ancak Müslümanlıktır.
Hakikî Müslümanlık en büyük kahramanlıktır.”
İslâm gayret dinidir.
“İki günü eşit olan ziyandadır.” (Hadîs-i Şerif)
3- HİKMETE RÂM OL!
İslâm hikmet dinidir.
“Hikmet mü’minin yitik malıdır.” (Hadîs-i Şerif)
Allah “el-Hakîm”dir; “Mutlak Hikmet Sahibi”dir.
“Ya Rabbi bana eşyanın sırlarını aç” Nebevî niyazında olduğu gibi mevcudatın halk edilişindeki ilahi sırrı, hikmeti bilerek, o ilahi hikmetin karşısında acizliğimizi hissedip, o hikmete, o hikmetin sahibi Hakîm olan Rabbimize râm olmak, yani itaat etmek, teslim olmak, inkıyad etmek…
Hikmet temelli bir dinin inşa ettiği medeniyetin müntesipleri hikmeti arayıp bulduklarında kaybettikleri medeniyetlerine tekrar kavuşacaklardır.
Mütefekkir İsmet Akçal’ın tabiriyle “en son ve en yeni ilahî hitap, ilahî kitap”olan Kur’ân-ı Kerim’e ittiba eden bizlerin -Yâ Sîn Vel Kur’ân-il Hakîm-“Hikmetli Kur’ân’ın hakkı için”“yitik malımız” mesabesindeki hikmeti arayıp bulması ihyâ ve inkişaf için mutlak suretle elzemdir.
Peki, “hikmet”i nerede arayacağız?
“Divân-ı Hikmet”in sahibi Pîr-i Türkistan Yesevî Babada arayacağız.
“İhyâ-yı Ulumiddin”in müellifi Müceddid, Müçtehid, Mürşid, Müfessir, Müderris olan Selçuklu’nun ulularından İmam-ı Gazalî Hazretlerinde arayacağız.
Ehl-i sünnetin reisi, Hukukun Sultanı, İmâm-ı Azam Ebu Hanife de -rahmetullahi aleyh- arayacağız.
Fatih Sultan Mehmed Hân’ın hususî olarak İstanbul’a davet ettiği Türkistanlı âlim Ali Kuşçu’da, bugünkü coğrafî bilgileri kıt imkânlarla birebir hesaplayan el-Birunî’de, yazdığı tıb eseri asırlarca Batıda okutulan İbn-i Sîna’da, günümüzdeki matematiğin temellerini atan el-Cabir’de, el-Harezmi’de, “Her zerre içinde bir güneş taşır / Zerre ağzını açarda güneş çıkarsa pusudan / Ortalık tuz buz olur ışıltısından” diyerek Mesnevî’sinde “atom bombası”ndan bahseden Celaleddin er-Rûmi’de, “mikrob”un kâşifi Ak Şemseddin dedemde, Türk-İslâm coğrafyasını mühendislik harikası eserlerle bezeyen Kayserili Mimar Sinan’da, Şahî isimli topu icad ederek küfrün surlarını tarumar eden, Peygamberlerden sonra en kudretli Hakan, en kudretli Başbuğ olan Ebul Feth Gazi Mehemmed Hân’da ve her biri insanlık âleminin birer kutup yıldızı olan, garbı uyandırıp aydınlatan, çağ kapayıp çağ açan, nesillerinden geldiğimiz kudsî ecdadımızda arayacağız.
Bu kutup yıldızları bizleri, Hadîs-i Şerifleri, Kur’ân-ı Kerim’i anlamaya, idrak etmeye götürecek. İdrak etme ise bizleri bu ilahî düsturları yaşamaya, hal edinmeye sevk edecek.
Kur’ân’ı, Hadîs’i yani “Rabbanî Nizam”ı yaşayarak üzerimizde hâl edinmemiz bizleri yaşatma ve nefisleri ihya etme gibi bir devlete erdirecek ve “Bir nefsi ihya eden bütün insanlığı ihya etmiş gibidir.” Mâide-32. âyeti üzerimizde tecelli edecek.
Mehmet Akif'e
hlâs ile ilm öğrenecek halka imâm ol
Tevhîd diyerek veche - i maksûda bekâm ol
İhmâli bırak, vecd ile câmîye müdâm ol
'Allâha güven, sa'ye sarıl, hikmete râm ol
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol ' (*)
Kalkar yeniden hâk ile yeksân olan insan
Bir tövbe gerek komşu hukûkundan alırsan
Göstermesin Allah sıkılıp darda kalırsan
'Allâha güven, sa'ye sarıl, hikmete râm ol
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol ' (*)
Takdîr edilen güçlü bir îlâhi bilinç el
Vermekle bütün fertlere feyz-nâk-ı müselsel
Son beklediğin rûz-i elest gelmeden evvel
'Allâha güven, sa'ye sarıl, hikmete râm ol
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol ' (*)
(*) Mehmet Âkif'in bir beyt'i
İmâm = önder Tevhîd = lâ ilaha illallah
Veche - i maksûd = emel, maksat
Bekâm = erişmek, nail olmak
Müdâm = devamlı Sa'y = iş, gayret
Râm = itaat Hâk ile yeksân = yerle bir
Takdîr edilen = önceden düzenlenen
Feyz-nâk-ı müselsel = devamlı bereket ve bolluk
Rûz-i elest = ruhların toplandıpı gün
Düzenleyen: Berat Özarslan
Mehmet Akif Ersoy'u saygı, rahmet ve özlemle anıyoruz.
Yorumlar
Yorum Gönder